İkonik sinema yıldızı ve moda ikonunun, cüret, zarafet ve lüksün mükemmel karışımından doğan tarz dünyasında büyülü bir seyahate çıkıyoruz.
Hollywood’un altın çağında parlayan yıldızlardan biri olan Elizabeth Taylor, yalnızca sinema sanayisindeki rolleriyle değil, aynı vakitte eşsiz ve çarpıcı stiliyle da ikonik bir iz bıraktı. Onun ismi, zarafetin, lüksün ve yüreğin simgesi haline geldi. Mücevherlere olan tutkusu, kadınsı silüetleri ve tepeden tırnağa ihtişamıyla 50’li yılların moda sembolü haline gelen Elizabeth Taylor, bugün hâlâ bize ilham vermeyi başarıyor.
Taylor’ın üslubu, devrinin moda trendlerine meydan okurken, kendine mahsus şık ve çarpıcı bir estetiği temsil ediyordu. Giysi usulü, bahadır renk kombinasyonları, savlı bölümler ve lüks ayrıntılarla doluydu. Onun çarpıcı hoşluğu ve kendine mahsus kişiliği ise Hollywood cazibesini tamamlayan unsurlardı.
İkonik sinema yıldızı ve moda ikonunun, vaktin ötesinde ve unutulmaz tarz dünyasında büyülü bir seyahate çıkıyoruz.
1950’ler, Elizabeth Taylor ve Marilyn Monroe gibi yıldızlar sayesinde, dolgun göğüs, ince bel ve biçimli kalçalardan oluşan bayan figürünün kutlanmasıyla ilgiliydi. 50’lerin klasik silüetine düşkün olan Taylor, çoğu ikonik görünümünde ince belini sergileyen ve kıvrımlı sınırlarını vurgulayan elbiselerle göz kamaştırıyordu. 1954’teki bu görünümü de tarza dair en iyi görünümlerinden biri…
Elizabeth Taylor’ın ikonik sarı ve çiçekli Oscar ödüllü elbisesini kim unutabilir? 1961’de Taylor, Butterfield 8’deki rolüyle aday gösterildi ve En İyi Bayan Oyuncu Oscar’ını aldı. Kısa bir süre önce zatürre ve acil nefes borusu ameliyatı geçirmesine karşın, merasime ihtişamlı bir görünümle katılan Taylor’a dördüncü eşi Eddie Fisher eşlik etti. Parlak renkli Christian Dior elbisesi, uzun gece eldivenleri, pırlanta ve inciden yapılmış damla küpeler ve klasik kabarık saçları, kırmızı halılar için Hollywood cazibesinin en iyi ilhamlarından birini sunuyor.
Kıvrımları vurgulayan mayolar söylediği söz edilen olduğunda bir tarz ikonu olarak pek çok kez ustalık dersi verdi. Nadiren bikiniyle fotoğraflanan oyuncu, 1959 imali “Suddenly Last Summer” sinemasının setindeki plaj görünümüyle unutulmaz plaj tarzı anlarından birini yarattı. Mayo cazibesi için tarz tüyolarına gelirsek; saçlarını çoğu zaman harika bir şekilde şekillendiriyor ve plajda bile tam makyaj yapıyordu.
Joseph Mankiewicz’in yönettiği ve bir kült klasik haline gelen (Taylor ile Richard Burton’ı bir araya getiren) 1963 üretimi Kleopatra sineması, Taylor’ın porselen derisini, siyah saçlarını ve menekşe gözlerini eksiksiz bir şekilde tamamlayan süslü kostümlere ve dramatik makyajlara sahipti…
Taylor’ın giydiği Kleopatra kıyafetlerinin teknik olarak kostüm olduğunu biliyoruz, fakat yeniden de (bize göre) şimdiye kadar giyilen en ikonik kıyafetlerden kimileri arasında yer alıyor. Sinemada, Taylor’ın karakterinin 65 farklı kostümü vardı.
Taylor, renkleri ustalıkla kullanmasıyla tanınır. Bahadır ve canlı renkleri tercih eder, ekseriyetle kıyafetlerinde göz alıcı tonlara yer verirdi. Bilhassa pembe, kırmızı, mor, mavi ve yeşil gibi varlıklı renkleri sıkça kullanırdı. Fakat, bazen daha pastel tonlara da yönelir ve yumuşak bir görünüm elde ederdi. Renkler, onun karakteristik güçlü ve göz alıcı kişiliğini yansıttı; modada gözü pek bir duruş sergilemesini sağladı.
Mücevherler onun üslubunu tamamlayan çok önemli ögelerden biriydi. Onun için mücevherler yalnızca bir aksesuar değil, aynı vakitte bir ifade aracıydı. Ona göre, doğru seçilen mücevherler, bir kıyafeti ya da bir görünümü anında dönüştürebilir, ona zarafet ve lüks katabilir. Sık sık inci, elmas, yakut gibi değerli taşlarla süslenmiş kolyeler, taçlar, küpeler ve bileziklerle şeklini tamamlardı.
1957 Akademi Ödülleri’nde de spagetti askılı dökümlü şifon elbisesine, mücevherleri ve Todd’un ona aldığı elmas tacı eşlik etti. Taylor, eşinin tacı ona armağan etme kıssasını “My Love Affair With Jewelry” isimli kitabında şöyle anlatıyor; “Mike bana bu tacı verdiğinde, ‘Sen benim kraliçemsin ve bence bir tacın olmalı’ dedi.”
Sekiz kere yedi farklı erkekle evlenen Elizabeth, hayatı boyunca pek çok gelinlik giydi. Lakin Taylor’un 1950 üretimi “Father of the Bride (Gelinin Babası)” sinemasında giydiği gelinlik de pek çok geline ilham verdi.
Filmde, Elizabeth Taylor’un canlandırdığı karakter, o zamanki moda ve zarafet anlayışını yansıtan harika bir gelinlik seçmişti. Sinema, sıcak bir kıssaya sahip olmasının yanı sıra, Taylor’un da biçimini sergileyen sahneleriyle hatırlanır. Giydiği gelinlik ise o periyodun gelinlik modasına uygun uzunlukta, kabarık etekli ve şık bir dizayna sahipti.
Haute couture markalarının en ünlü isimleriyle çalışması, onu moda ikonu haline getiren çok önemli ögelerden biriydi. Christian Dior, Givenchy, Valentino gibi markaların özel olarak kendisi için tasarlanmış kıyafetlerini tercih ederdi. Bilhassa sinema galaları, ödül merasimleri ve davetler için tasarlanmış couture elbiseleriyle dikkat çekerdi. Kıyafetler çoklukla yüksek kaliteli ve varlıklı kumaşlardan yapılmıştı; pek, kadife, dantel gibi klasik ve lüks gereçler, onun şık ve sofistike üslubunu tamamlardı.
Taylor’un giysi biçimi ve moda anlayışı, kusursuz terzilik ve ihtimamlı ayrıntılar üzerine konseyiydi. Savlı elbiseleri ile hatırlansa da Taylor, her bayanın güçlü bir takım elbiseye sahip olması gerektiğini düşünüyordu. Ya da keskin ve güçlü çizgilere sahip bir blazer cekete…
İkon, ayrıntıların bir kıyafeti unutulmaz kılmada büyük rol oynadığını biliyordu. Üslubunda göz alıcı aksesuarlar, özel dikiş ayrıntıları ya da eşsiz desenler gibi ayrıntılar sıkça yer alırdı. İtinayla seçilmiş ayrıntılar, onun şeklini ve kişiliğini yansıtırken aynı vakitte tarzını eşsiz kıldı. 1968’de “A Flea In Her Ear” galasındaki bu tarzı de detayları ne kadar önemsediğini kanıtlıyor.
Taylor’ın savunduğu öteki bir tarz prensibi ise seksiliğin çıplaklık demek olmadığı… Fazla giyinmenin, az giyinmekten çoğu zaman daha iyi olduğunu düşünürdü. İstikrarlı bir tarzın, doğru ölçüde cazibe ve gizem sağlayacağını biliyordu.
Bu nedenle Taylor, yalnızca çıplaklıkla değil, aynı vakitte zarafet, zeka, yetenek ve karakter ile de ilişkilendirilir. Onun seksiliği, hoşluğu ve cazipliği, yalnızca fizikî özelliklerinden değil, aynı vakitte duruşundan, davranışlarından ve hayat şeklinden da kaynaklanıyordu.
Bir tarz ikonu olarak, havaalanı üslubunda her zamanzarafetini ve inceliğini koruyordu. Rahat ve şık havaalanı üslubu, vaktin ötesinde bir ihtişamı bünyesinde barındırıyor, onun doğuştan gelen moda anlayışını ve en kolay kıyafeti bile zahmetsizce şık gösterme maharetini sergiliyordu.
Onun için giysi biçimi yalnızca moda değil, aynı vakitte zarafetin ve inceliğin bir sözüydü. Klasik ve şık modülleri tercih eder, her ayrıntıya itina gösterirdi. Elbiseleri, takıları ve aksesuarlarıyla dikkat alımlı bir şekilde kombinlerdi. Ayrıyeten makyajı ve saç tarzıyla de öne çıkar, çoğu zaman bakımlı ve şık görünürdü. Tarzı, yalnızca kıyafetleri değil, aynı vakitte duruşu ve halleriyle da zarafetin ve inceliğin simgesiydi.
Yıldız, saç fularlarını tarzında ustalıkla kullanırdı. Sofistike bir dokunuşla tarzına retro bir hava katan ipek fularlarını günlük kıyafetlerinde, gece elbiselerinde, plajda bile tercih ederdi.
Ve en ikonik görünümlerden biri!
Nisan 1970’te Elizabeth Taylor, Richard Burton’la birlikte Akademi Ödülleri’ne katıldı. Elbisesini, Taylor’ı düşünerek tasarlayan Edith Head, rengin Taylor’ın gözlerini patlatacağını düşünüyordu. Elbise, 1999 yılında satışa sunuldu ve 167.500 dolara satıldı.
Elbise çok sevilse de görünümün yıldızı meşhur Taylor-Burton elmasıydı. Elizabeth’in sahip olduğu en ünlü kesim, Richard Burton’ın müzayedede 1 milyon dolar ödeyerek ona satın aldığı 69,42 karatlık armut biçimli elmastı. İkon, başlangıçta bir yüzük olan elmas için “benim için bile çok büyüktü, bu yüzden Cartier’e bir kolye tasarlattık” diyerek onu kolye olarak yeniden yarattırdı.